Devir ve ıskatın dinimizde yeri var mıdır?
Devir ve ıskatın dinimizde yeri var mıdır?
Ziyaretçi
Ölü İçin Devir Ve İskat
Dinimizde iskatın yeri nedir? Dinimizde dört delil vardır: Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas. Bu dört. Sual: Hiç namaz kılmamış bir insanın devir ve iskatı yapılır mı?
Din İşleri Yüksek Kurulu Dini Sorular
NAMAZ
Cevap Gönder:
Misafir Kullanıcı tarafından yazılan
Iskat, kişinin sağlığında çeşitli sebeplerle eda edemediği namaz, oruç, kurban, adak, keffaret... gibi dini mükellefiyetlerinin, ölümünden sonra fidye ödenerek düşürülmesi, böylece o kişinin bu tür borçlarından kurtulması anlamını taşır. Kur’an-ı Kerim’de: "Oruca dayanamayanlar bir yoksul doyumu fidye öder." (Bakara, 2/184) buyurulmaktadır. Bu ayetin hükmüne göre, oruca dayanamayan veya mazeretleri sebebiyle Ramazanda ve diğer zamanlarda oruç tutmaktan aciz kimselerin, her bir oruç günü için fidye ödemeleri gerekir. İslam fakihlerinin çoğunluğu, bu ayet-i celiledeki oruç yerine fidye ödenmesi hükmüne illet olan vasfın "acz" olduğuna hükmederek, mazeretli veya mazeretsiz oruç tutmamış ve kaza etmeden vefat etmiş olan kimselerin oruç borçları için de fidye ödeneceğini, hatta bu kimselerin bu konuda vasiyette bulunmaları gerektiğini ifade etmişlerdir. Çünkü ölen kimse de artık oruç tutmaktan acizdir. O halde bunların durumu, tutamadıkları oruca karşı fidye vermeleri nassla sabit olan kişilerin durumuna kıyas edilebilir. Ölenin bu konuda vasiyeti varsa, bu kıyas hükmü daha da kuvvet kazanmış olur.
Vasiyet yoksa, mirasçılar bunu yapmaya mecbur değildir. Ölen kişi miras bırakmamışsa veya bıraktığı mal yetmezse kendi mallarından teberru olarak da verebilirler. Oruç için bu şekilde yapılacak ıskat, dini hükümlere uygundur.
Namazların ıskatına gelince; bir kişinin namaz borçlarının fidye ile ödenebileceğine dair Kur’an ve sünnette ne bir delil ne bir işaret vardır. Bu itibarla fidye ile namaz borçlarının düşeceği söylenemez. Ancak, yoksulların sevindirilmesi sonucu Allah’ın affının tecellisi umulur. Hiç olmazsa sadaka sevabı verilir, günahların bağışlanmasına vesile olur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de "Şüphesiz, iyilikler kötülükleri giderir" (Hud 11/114) buyurulmuştur.
Ancak, belli bir miktar paranın fakire verilmesi ve onun da güya hamiyetli davranarak; aldığı parayı veren kişiye hibe etmesi ve ödenmesi gereken meblağ tamamlanıncaya kadar bu kabul ve hibe işinin devamı demek olan "devir" uygulamasının akli ve nakli hiçbir mesnedi yoktur.
Sonuç olarak, imkanlar dahilinde fakirlere sadaka vermek, hayır işleri yaptırmak, hayır kurumlarına yardımda bulunmak geride kalanların ölüler için yapabilecekleri en uygun davranıştır. Fakat bunu yaparken ölenin varisleri arasında fakirler, yetimler, ihtiyaç sahipleri, eş ve çocukların bulunması halinde (ölenin vasiyeti dışında) bunların mallarından ıskat, tasadduk ve devir yapılarak mağdur edilmeleri asla caiz değildir (İbn Nüceym, el-Bahru’r-raik, IV, 117; İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, II, 72).
Şafii mezhebinde ağırlıklı görüş, namaz veya adanmış itikaf borcuyla ölen kimsenin yakınlarının ölen adına bu ibadetleri ifa etmesinin de fidye vererek bu borçları düşürmesinin de caiz olmadığı yönündedir Bununla birlikte sonraki Şafii kaynaklarında İmam Şafii’nin itikaf borcuyla ilgili görüşünden yola çıkılarak yakınlarının ölen adına bu iki ibadeti ifa edebileceği; yine, ölenin namaz ve itikaf borcu için fidye verilebileceği belirtilmiştir (Nevevi, el-Mecmu, VI, 372). Ancak Sübki gibi bazı Şafii fakihleri, mezhepte tercih edilen görüşün bu olmadığını vurgulamışlardır (Bacuri, I, 311).bu yoruma cevap yazıyorsunuz...
Bu Soruya Gelen Cevaplar:
Misafir KullanıcıIskat, kişinin sağlığında çeşitli sebeplerle eda edemediği namaz, oruç, kurban, adak, keffaret... gibi dini mükellefiyetlerinin, ölümünden sonra fidye ödenerek düşürülmesi, böylece o kişinin bu tür borçlarından kurtulması anlamını taşır. Kur’an-ı Kerim’de: "Oruca dayanamayanlar bir yoksul doyumu fidye öder." (Bakara, 2/184) buyurulmaktadır. Bu ayetin hükmüne göre, oruca dayanamayan veya mazeretleri sebebiyle Ramazanda ve diğer zamanlarda oruç tutmaktan aciz kimselerin, her bir oruç günü için fidye ödemeleri gerekir. İslam fakihlerinin çoğunluğu, bu ayet-i celiledeki oruç yerine fidye ödenmesi hükmüne illet olan vasfın "acz" olduğuna hükmederek, mazeretli veya mazeretsiz oruç tutmamış ve kaza etmeden vefat etmiş olan kimselerin oruç borçları için de fidye ödeneceğini, hatta bu kimselerin bu konuda vasiyette bulunmaları gerektiğini ifade etmişlerdir. Çünkü ölen kimse de artık oruç tutmaktan acizdir. O halde bunların durumu, tutamadıkları oruca karşı fidye vermeleri nassla sabit olan kişilerin durumuna kıyas edilebilir. Ölenin bu konuda vasiyeti varsa, bu kıyas hükmü daha da kuvvet kazanmış olur.
Vasiyet yoksa, mirasçılar bunu yapmaya mecbur değildir. Ölen kişi miras bırakmamışsa veya bıraktığı mal yetmezse kendi mallarından teberru olarak da verebilirler. Oruç için bu şekilde yapılacak ıskat, dini hükümlere uygundur.
Namazların ıskatına gelince; bir kişinin namaz borçlarının fidye ile ödenebileceğine dair Kur’an ve sünnette ne bir delil ne bir işaret vardır. Bu itibarla fidye ile namaz borçlarının düşeceği söylenemez. Ancak, yoksulların sevindirilmesi sonucu Allah’ın affının tecellisi umulur. Hiç olmazsa sadaka sevabı verilir, günahların bağışlanmasına vesile olur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de "Şüphesiz, iyilikler kötülükleri giderir" (Hud 11/114) buyurulmuştur.
Ancak, belli bir miktar paranın fakire verilmesi ve onun da güya hamiyetli davranarak; aldığı parayı veren kişiye hibe etmesi ve ödenmesi gereken meblağ tamamlanıncaya kadar bu kabul ve hibe işinin devamı demek olan "devir" uygulamasının akli ve nakli hiçbir mesnedi yoktur.
Sonuç olarak, imkanlar dahilinde fakirlere sadaka vermek, hayır işleri yaptırmak, hayır kurumlarına yardımda bulunmak geride kalanların ölüler için yapabilecekleri en uygun davranıştır. Fakat bunu yaparken ölenin varisleri arasında fakirler, yetimler, ihtiyaç sahipleri, eş ve çocukların bulunması halinde (ölenin vasiyeti dışında) bunların mallarından ıskat, tasadduk ve devir yapılarak mağdur edilmeleri asla caiz değildir (İbn Nüceym, el-Bahru’r-raik, IV, 117; İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, II, 72).
Şafii mezhebinde ağırlıklı görüş, namaz veya adanmış itikaf borcuyla ölen kimsenin yakınlarının ölen adına bu ibadetleri ifa etmesinin de fidye vererek bu borçları düşürmesinin de caiz olmadığı yönündedir Bununla birlikte sonraki Şafii kaynaklarında İmam Şafii’nin itikaf borcuyla ilgili görüşünden yola çıkılarak yakınlarının ölen adına bu iki ibadeti ifa edebileceği; yine, ölenin namaz ve itikaf borcu için fidye verilebileceği belirtilmiştir (Nevevi, el-Mecmu, VI, 372). Ancak Sübki gibi bazı Şafii fakihleri, mezhepte tercih edilen görüşün bu olmadığını vurgulamışlardır (Bacuri, I, 311).14 Şubat 2015 - 08:07:10
Son Sorular:
2442 Gün 10 Saat 52 dk. önce soruldu
Ceylan Ahıgül sordu
3012 Gün 1 Saat 3 dk. önce soruldu
ece çakır sordu
3042 Gün 15 Saat 45 dk. önce soruldu
Erhan Yiğit sordu
3052 Gün 13 Saat 26 dk. önce soruldu
cansu sordu
3056 Gün 8 Saat 45 dk. önce soruldu
mustafa 224 sordu
3064 Gün 7 Saat 51 dk. önce soruldu
emre sordu
3067 Gün 9 Saat 36 dk. önce soruldu
berkay sordu
3071 Gün 3 Saat 54 dk. önce soruldu
ali sordu
3073 Gün 11 Saat 36 dk. önce soruldu
canan sordu
3073 Gün 18 Saat 5 dk. önce soruldu
Şükrü Kum sordu
3078 Gün 3 Saat 48 dk. önce soruldu
Meltem Akar sordu
3085 Gün 11 Saat 1 dk. önce soruldu
Ali Kurtulmuş sordu
3090 Gün 7 Saat 42 dk. önce soruldu
hakan sordu
3094 Gün 8 Saat 17 dk. önce soruldu
arda sordu
3096 Gün 5 Saat 39 dk. önce soruldu
Kerem sordu